Birçok insan hayatı boyunca kendisini benzer durumlar, duygular veya ilişkiler içinde bulduğunu hisseder. Neden sürekli ilişkilerimde aşağılanıyorum ya da arkadaşlarım hep bana kazık atıyor gibi cümleler çevremizden sıklıkla duyabiliriz. Bu durumlarda kişinin hayatında yine aynı şeyin yaşanmasından duyduğu hüsran kaçınılmazdır. Ancak bir yandan baktığımızda şaşırtıcıdır da. Nasıl bir insan hep aynı örselenmeleri, acıları ve kırgınlıkları yaşayacak kadar talihsiz olur ve bu nasıl neredeyse her birimizin başına gelir?
Yineleme zorlantısı (repetition compulsion) tam da bu deneyimi anlatmak için Freud tarafından ortaya atılmış bir kavram. Kişinin çözümleyemediği yaşanmışlıklarını, çocukluk döneminin bastırılmış duygu ve düşüncelerini ve bilinçdışı çatışmalarını farklı ötekilerle tekrar tekrar benzer şekilde deneyimlemesine yineleme zorlantısı denir. Kişiler değişse de çekilen acı, yaşanan deneyim ve şikayet edilen konu benzer kalır. Geçmişte çözülememiş olan şimdiki zamanda kendisini yine ortaya koyar.
Yineleme zorlantısı farklı şekillerde kendisini gösterir. Hayatımızı zorlaştırmasına rağmen vazgeçemediğimiz davranışlarımız buna örnektir. Örneğin, rahatsızlıklarımızı trip atarak ya da duvar örerek ifade etmek ilişkilerimizi olumsuz etkileyerek hayatımızı zorlaştırabilir. Öte yandan bunu bilmemize rağmen yine de trip atmaktan kendimizi alıkoyamayabiliriz. Benzer şekilde hayatımızı zor kılmasına rağmen bir şeyleri ertelemekten vazgeçemeyebiliriz. Çünkü bunların her ne kadar acı getirse de bizim için sağlayacağına inandığımız ikincil bir kazancı vardır. Bu da bastırılmış olanın dönüşünde gizlidir.
Yineleme zorlantısının sıklıkla görüldüğü bir diğer alan ise ilişkilerdir. Kendimizi benzer duyguları, düşünceleri ve tecrübeleri tekrar tekrar yaşadığımız ilişkilerin içinde bulabiliriz. Bu durumdan şikayet etsek de yakınsak da çok mutsuz olduğumuzu hissetsek de yine de içinden çıkamayabiliriz. Suistimal edildiğimizi, aşağılandığımızı ya da sürekli sevilmek için çaba harcamamız gerektiğini hissettiğimiz ilişkilerin içinde varlık gösterebiliriz. Sanki partnerlerimiz ya da arkadaşlarımız hep aynı acıları bize yaşatmak için varlarmış gibi deneyimleyebiliriz.
Bu yineleme hali nasıl yaşanır? Geçmişte çözülmemiş olan yaşanmışlıklarımızın öznesine duyduklarımız güncel ilişkimizdeki kişiye aktarılır. Örneğin, anne ve babasının ayrılmasından kendisini suçlu hisseden bir çocuk suçluluk duygusunu ve buna ilişkin kötü birisi olduğuna dair düşüncelerini bastırabilir. Ancak bu bastırılmış olan düşünce kendisini yineleme zorlantısı ile geri getirir. Yetişkinlik hayatında hep terk edileceği ilişkiler kurabilir ya da bir türlü bir ilişkiye kendisini adayamayabilir. Bu durum hem kötü birisi olduğuna ve bu yüzden yalnız kalması gerektiğine dair olan bastırılmış düşünceleri ile ilişkili hem de duyduğu suçluluk duygusuna karşılık bir cezalandırma yöntemi olabilir.
Bu noktada bunu deneyimleyen kişinin sadece yaşadıklarının bir kurbanı olduğunu düşünmek mümkün değildir, aynı zamanda bu yaşantıların aktif bir mimarıdır. Kişi kimi zaman geçmişi tekrar etmesini sağlayacak partnerleri ya da arkadaşları seçerken kimi zaman da karşısındaki kişide bunları ortaya çıkaracak davranışlarda bulunur. Kendini gerçekleştiren kehanet misali terk edilmeyi bekleyen bir kişi partnerine onu terk edecek sebepleri veren kişi haline gelebilir.
Bir durumu, davranışı, duyguyu ya da tecrübeyi tekrar tekrar yaşamamızın her zaman bir anlamı vardır. Bu kontrolü ele almak, geçmişte elde edemediğimizi şimdi kazanmak, hak ettiğimizi düşündüğümüz cezaları kendimize çektirmek, tanıdık olanın içinde kalmaya dair duyduğumuz istek ya da yinelemeye sebep olan davranışımızın bizi koruduğuna dair duyduğumuz sarsılmaz inanç olabilir. Herkesin iç dünyasında bir şeyleri kendisine tekrar tekrar yaşatmasının biricik bir sebebi vardır. Önemli olan bu anlamı keşfetmek ve geçmiş yaşanmışlıklarımızı anlamlandırarak içimizde yeni bir şeye dönüştürebilmektir. Aksi halde bu yaşanmışlıklar dönüp dolaşıp bizim ellerimizle güncel hayatımızın içine işlemeye devam etmektedir.
Görsel: Rene Magritte – Golconda