Skip to main content

Aktarım Nedir?

 

Aktarım temelde bir duruma ya da kişiye yönelik olan duygu veya düşüncelerin başka bir duruma ya da kişiye yönelmesine denir. Özellikle terapi sürecine baktığımızda aktarım danışanın bilinçdışı duygu ve düşüncelerinin terapiste yansıtılması anlamında kullanılır. Genellikle aktarılan bu duygu ve düşünceler kişinin hayatındaki önemli ötekilere yöneliktir. Örneğin, ebeveynlerimize duyduğumuz öfkeyi terapistimize beslemeye başlayabiliriz ya da şartlı sevgisini hissettiğimiz ebeveynlerimiz gibi terapistimizin de bizi şartlı bir şekilde kabul ettiğini deneyimleyebiliriz. Aslında kurduğumuz her ilişki gibi terapist ve danışan ilişkisinde de belirleyici olan güncel ilişki kadar geçmişimizden getirdiklerimizdir.  

 

Terapide aktarım ilişkisi bazen kısa zamanda oluşabilecekken bazen daha uzun bir zamanı gerektirebilir. Ancak her zaman belli bir yoğunlukta aktarım ilişkisinin oluşması beklenir. Aktarım ilişkisinin gelişmesi aslında terapistin önemli bir öteki haline gelmesi anlamına da gelir. Terapi sürecinde aktarım danışanın iç dünyasını anlamak için bir araç işlevi görür. Danışanın diğer birçok yakın ilişkide hissettikleri terapi odasına da sirayet etmeye başlar. Bu da aslında kurduğu ilişkilerin benzer bir dinamikle ilerlemesinde kişinin kendisinin de rolü olduğunu görmesini sağlar. Nasıl olur da terapistim bile bende bunları uyandırabilir ya da terapistim bile bana böyle davranabilir diye düşünürken bulabilir kişi kendisini. Kişiler değişse de senaryo aynı kalmıştır. Ne zamanki yaşadıklarımızda sadece kurban değil aynı zamanda aktif bir rolümüz olduğunu fark etmeye başlarız, analiz de o zaman başlamış olur. Aktarımın gelişmesi ve yorumlanması da bunu fark etmek için önemli bir adım olur. 

 

Sınır bilmeyen ve suistimal eden ebeveynlerle büyümüş bir kişi birçok ilişkisinde sınırlarının aşıldığını ve zaaflarının kullanıldığını hissedebilir. Terapistin de kendisi hakkındaki bilgileri kötücül bir niyetle elde ettiğini ve burada da sınırlarının aşılacağını düşünebilir. Bu sebeple kişi seanslarda paylaşımlarında dikkatli olmaya ve sınırlarının aşılmaması için tetikte olmaya çalışabilir. Bu da terapisti daha fazla soru soran birisine dönüştürebilir ve yine kişinin iç dünyasında sınırlarının zorlandığı hissini yaratabilir. Kimi zaman da tam zıddı bir şekilde kişi terapistin sınırlarını zorlayabilecek davranışlarda bulunarak terapide sınırların ortadan kalkmasını hedefleyebilir. Örneğin, yönlendirme talep edebilir, kişisel bilgileri ve fikirleri merak edebilir. Bu da bilinçdışı bir şekilde terapisti tıpkı ebeveynleri gibi sınır bilmeyen birisine dönüştürme girişimi olabilir. Bu durumda aktarımda neler olduğunun anlaşılması ve üzerine konuşulabilmesi süreç için çok önemlidir çünkü kişinin ilişkilerini sekteye uğratan dinamik terapist ile de oluşmuştur. Ancak diğer ilişkilerden farklı olarak bu sefer bu durum ele alınabilir ve dönüştürülebilir. 

 

Öte yandan aktarımın çok yoğun olduğu ve yorumlamanın kısıtlı etki yaratabildiği durumlarda aktarım terapi sürecini kesintiye uğratabilir. Genellikle olumsuz aktarımın yoğunlaşması danışanın terapist ile ilişkisini kesmesine, aniden terapiyi sonlandırmasına, seanslarda paylaşım yapmasının azalmasına veya terapistin yorumlarını almakta zorlanmasına neden olabilir. Bu noktada önemli olan bu davranışları ve hisleri anlamlandırabilmektir. Bu sebeple psikodinamik süreçte aktarım ile çalışmak çok önemlidir. Danışanın terapiye ve terapiste dair hissettiklerine ve düşündüklerine seans odasında alan açmak terapinin çok daha işlevsel ilerleyebilmesini sağlar. 

 

Terapist ve danışan arasında kurulan ilişki biriciktir. Aynı terapiste giden danışanların da hissettikleri bu sebeple farklılık gösterir. Çünkü herkesin geçmişi, ilişkilenme biçimi ve aslında bilinçdışı çatışmaları birbirinden farklı. Bu da terapist ile kurulacak olan aktarıma dayalı ilişkiyi kendine özgü kılar. Bu sebeple aynı terapisti bir kişi çok olumlu anarken bir başkası olumsuz bir şekilde anabilir. 

 

Karşı Aktarım Nedir?

 

Sadece danışanlar terapistlerine karşı bir şeyler hissetmez ya da düşünmezler. Benzer şekilde terapistte de danışana karşı bir aktarım oluşabilir ve buna da karşı aktarım denir. Karşı aktarım hem terapistin kendisi hem de danışan ile ilgili bilgiler içerir. Bu sebeple terapist tarafından iyi işlenmesi gereken bir dinamiktir. Terapistlerin kendi terapi süreçlerinden geçmeleri elzemdir, bunun sebeplerinden birisi de karşı aktarımda oluşabilecek duyguların ve düşüncelerin ne kadarının kendi bilinçdışı süreçleri ile ilgili olduğunu fark etmeleri gerekir. Aksi halde terapötik ilişki zarar görebilir. Öte yandan bu durum dikkatli bir şekilde ele alındığında karşı aktarım danışanı anlamak için önemli bir malzeme haline gelebilir. 

 

Narsistik bir kişilik yapılanması içinde olan danışanlar genellikle karşılarındaki kişiye kendisini yetersiz, değersiz ve işe yaramaz hissettirme eğilimindedir. Oysaki bu hisler narsist bireylerin bilinçdışı bir şekilde olsa da kendilerine dair hissettiklerini ve düşündüklerini barındırır. Seanslarla da terapiste olan yaklaşımları sebebiyle terapist kendisini yetersiz hissetmeye başlayabilir. Terapist bu hisse kulak verdiğinde danışanın iç dünyasını da daha iyi anlayabilir. Yani aslında karşı aktarımda oluşan şeyler danışana dair bilgiler de içerebilir. 

 

Danışan kendi bilinçdışı çatışmalarını terapiste de yansıtmaya başlar, tıpkı diğer ilişkilerde olduğu gibi. Terapist ise karşı aktarımını objektif bir şekilde ele almakla sorumludur, bu da terapinin iyileştirici güçlerinden birisidir. Diğer ilişkilerde karşımızdaki kişi bizi yetersiz hissettirdiğinde ya tartışma ya da çekip gitme eğiliminde olabiliriz. Ancak terapist bunların herhangi birisini sergilemez ve danışan kendi yetersizlik ve değersizlik gibi hisleri ile yüzleşmeye hazır olana kadar bunları onun yerine taşır ve zamanı geldiğini düşündüğünde bir yorumla sunar. 

 

Karşı aktarım sayesinde danışanların ilişkilerini baltalayan şeylere de daha kapsamlı bir şekilde bakabilmek mümkün olabilir. Terapiste hissettirdikleri kişinin diğer birçok ilişkisinde karşı tarafa hissettiklerini de anlamaya yarayabilir. Bu gibi sebeple karşı aktarım sadece kaçınılması gereken bir şey olarak düşünülmemeli, aksine terapist bunu ele almayı öğrenmelidir. 

 

Görsel: Still Sea – Emil Nolde