Her ilişkide olduğu gibi terapide de belli sınırlar vardır. Bu sınırlar terapötik çalışmanın sağlıklı ve güven içinde ilerlemesi için önem arz etmektedir. Terapide geçerli olan bu sınırlara terapötik çerçeve adı verilir. Çerçevenin içinde genellikle seansın gün ve saatine, süresine, ortamına, ödemeye ve iptal politikasına ilişkin bilgiler yer alır. Bu bilgiler danışana genellikle ilk seansın sonunda verilir.
Seanslar sabit gün ve saatte gerçekleştirilir. İstisnai durumlar olmadıkça değişim yapılmaz. Seans süresi birçok ekolde 45 ila 50 dakika arasında değişmektedir. Görüşmelerin yüzyüze mi yoksa çevrimiçi (online) mi gerçekleşeceği netleştirilir. Ödemeler genellikle her seansın sonrasında verilir. İptal politikası ise bazı terapistler için bir hafta önceden haber vermek olabilirken bazıları için ise 24 saat olabilir.
Bunların belirlenmesi ilerde yaşanabilecek karışıklıklardan her iki tarafı da korur. Bunlara ek olarak terapi süreci gizlilik içerisinde yürütülür. Terapist danışana dair meseleleri seans odasının dışına taşımaz. Bu sayede danışan kendisini daha rahat ifade edebileceği bir alan bulur.
Her birimiz çerçevenin içinde yer alan bilgilerle farklı bir ilişki kurarız. Bazılarımızda çerçevenin varlığı rahatlatıcı bir etki yaratırken bazılarımızda baskı gibi tezahür edebilir. Bu sebeple çerçeve ile ne yaptığımız da çerçeveye dair ne hissettiğimiz de bizim iç dünyamızla ilgilidir. Çerçeveyi sadece bir kurallar bütünü olarak göremeyiz, çerçeve aynı zamanda iç dünyamızı anlamak için bir araç işlevi görür.
Zaman ilerledikçe danışanlar her ne kadar başında uzlaşmış da olsalar çerçevede bazı değişimler yapmaya çalışabilir. Seansa geç kaldıkları zamanlarda sürelerinin uzamasını bekleyebilir, çeşitli sebeplerle geç iptal etmek durumunda kaldıkları seansların ödemesini yapmaktan kaçınabilir ya da sık sık seansları farklı zamanlarda yapmayı talep edebilirler. Çerçeveden sapmaya yönelik bu davranışları seanslarda anlamlandırmak ve üzerine çalışmak önemlidir. Duygusal ihtiyaçlarının hiç karşılanmadığından yakınan bir kişi seans süresi uzamadığında terapistini de ihmalkar birisi gibi deneyimleyebilir. İlişkilerinde güç mücadelelerini sıklıkla yaşayan bir kişi para üzerinden kendisini terapisti ile de benzer bir mücadele içinde bulabilir, çerçeve dışı iptal yapamama durumu ezildiği veya suistimal edildiğine dair hislerini uyandırabilir.
Danışanların ilişkilerinde yaşadıklarına benzer duyguların terapilerinde de canlanması beklenen bir şeydir. Çevresindekilerin anlayışsızlığından yakınan birisi seansını bir sebepten ötürü geç iptal etmek istediğinde ve bu yapılamadığında anlaşılamadığı hissine kapılabilir ve terapistine öfke duyabilir. Öte yandan aynı durumda başka birisi olduğunda ise kendisini mahçup ve suçlu hissedebilir. Bu gibi farklılıklar her bir bireyin ne kadar biricik olduğunun da göstergeleridir.
Çerçeve çoğu zaman bir kayıp da getirir beraberinde. Seansa geç kalındığında ancak süre uzatılmadığında daha kısa seans yapılmış olur. Geç iptal yapılan durumlarda hem seansa katılamamış hem de maddi açıdan kayıp yaşamış olur danışan. Kayıplarımızla ne yaptığımız ise yine bize özgüdür. Bu sebeple çerçeve kayıpları çalışmak için de bir araçtır. Hayatın her alanı kayıplarla doludur. Terapist ve danışan arasındaki güncel ilişkide yaşanan kaybın uyandırdıkları hem geçmişteki kayıpları çalışmaya hem de güncel ilişkilerdeki tepkileri anlamaya yarar. Eğer ki terapist geç iptal edildiğinde ödemeyi almazsa ya da seansları uzatırsa aslında kayıpları ve güncel zorlukları çalışmak için alan da açamamış olur. Bunların terapide derinlemesine çalışılabilmesi için kimi zaman terapi odasına da sirayet etmesi gerekir.
Çerçeveye bağlı kalmak terapist için de zorlayıcı olabilir. Çünkü bu kimi zaman danışanın öfkesini, hayal kırıklığını, yıkıcılığını ve birçok zorlayıcı duygusunu üzerine çekmek anlamına gelir. Bundan kaçınmak ise terapiye faydadan çok zarar getirir. Çünkü asıl önemli olan bu duygu ve düşünceler üzerine çalışabilmek ve bunları güvenli bir ortam içinde yapıcı bir şekilde ele alabilmektir.
Görsel: Your pain is my pain – Paula Scotter